Rachelle Vinberg ve Ajani Russell
(Camille ve Indigo Karakterlerini Canlandırıyorlar)
Betty’nin ikinci sezon için de onay aldığını duyduğunuzda ne hissettiniz?
RV: Ben çok heyecanlandım. Haberi ilk aldığımızda Crystal’la birlikte Montauk’ta deniz kenarındaydım. Crystal ‘İkinci sezon için onay aldık!’ dedi ve ben o an ‘İşte bu!’ diye sevindim.
Bu dizi ve karakterle ilgili daha fazla keşif yapmak için müthiş bir fırsat. Biliyorum bunu çok fazla dile getirdik ama içinde bulunduğumuz dünyayla ilgili daha fazla şey anlatmak, daha çok şey göstermek istedik. Birinci sezonda böyle hissediyordum, biliyorum. Geçtiğimiz birkaç yılda üstesinden gelmek zorunda kaldığımız her şeye dair anlatacak pek çok çılgın hikayemiz oldu. Bunu anlatma fırsatına eriştik.
AR: Aslında ilk yaptığım şey ‘Vay! Demek ki insanların hoşuna gitmiş’ diye düşünmek oldu. New York City sokaklarında gezen, büyüme mücadelesi veren ve kendilerini tanıma yolculuğunda olan kaykay dünyasındaki farklı renklerden kadınların temsil edildiği bu işe katkıda bulunabildiğim için çok mutluyum.
Oyuncuların arasında kurulan bağların çok doğal olduğu hissediliyor. Birlikte çalışmak nasıl bir şeydi?
AR: Hepimiz arkadaşız. Mesela ben bir dönem Betty’nin yönetmenliğini de üstlenen Crystal’la birlikte yaşadım. Rachelle de birkaç yıl boyunca Moonbear’la birlikte yaşadı. Hepimiz birlikte bir aile gibiyiz. Birbirimize çok yakınız.
RV: Ayrıca bu tür şeyleri yapmaya da alışkın olduğumuzu söyleyebilirim. Bu şekilde çekimlerde olduğu gibi. Genel olarak kaykay yaparken, farklı numaralar icra ederken ve izleyen senin için tezahüratlar yaparken de üzerimizde hep kamera oluyor. Sanki onlarla birlikte film çekiyormuşuz gibi hissettiriyor.
Bazen sete geldiğinizde kendinizi çok iyi hissetmeyebiliyorsunuz. Ama ne şanslıyız ki konuşacak ve üstesinden gelmemize yardımcı olacak arkadaşlarımız var. Sonra bir anda bir bakıyorsun ki onlarla bir sahnede oynuyorsun, gülüyor eğleniyorsun. Bu çok daha iyi hissettiriyor.
Yeni sezonda sizin için öne çıkan şey nedir?
AR: İkimizin karakterinin başından da bu sezonda çok şeyler geçecek.
RV: Evet, aynen öyle. Senaristlerin bu arkadaşlık grubundaki her bir arkadaşı diğer insanlarla çok iyi bir şekilde eşleştirmesi hoşuma gidiyor. Böylece dizideki farklı hikâyelerin iç içe geçtiğini görebiliyoruz. Birlikte çalışmak çok eğlenceliydi. Ajani ile birlikte olan sahnelerimizde gerçekten çok eğlendik.
AR: Karakterlerimiz gerçekten de birbirleriyle olan ilişkilerini keşfetme şansı buluyor. Bu iki karakter arasında geçen birebir konuşmaların sayısının artması; izleyicinin de onların aslında kim olduklarını, değer verdikleri şeyleri, ahlaki değerlerini ve nelerden motive olduklarını keşfetmelerine imkân tanıyor.
Dizinin birinci sezonunda çarpıcı ve gündeme göz kırpan pek çok konu işlendi. Bugündeymiş gibi hissettirdi. “Black Lives Matter” hareketi, Breonna Taylor’ın öldürülmesi ya da orta sınıf beyaz kadını olmak gibi. Bu konular sizin için neden önemliydi?
AR: Dizi bizim gerçek hayatlarımıza dayanıyor. Bu yüzden de biz büyüdükçe ve hayatımıza devam ettikçe dizi de ilerliyor. Aynı şekilde dünya da ilerliyor tabii.
RV: Dizinin bölümlerinin senaryosu karantina sırasında tüm o olaylar yaşandığı zamanlarda yazıldı. E tabi ki insan tüm bunların orta yerinde olunca, yaşananlar da senaryoya yansıyor. Çünkü yaşananlar yüzümüze yansıyor.
Ayrıca diziyle ilgili diğer bir güzel şey de her yerde ayrıntılara gösterilen dikkat ve özen. Örneğin arka plana yakından bakarsanız, şu anda dünyada olup bitenleri ve yaşananları birebir anlatan posterlerin asılı olduğunu göreceksiniz. Sokakları gösteren açılış sahnesinde, izleyiciler insanların karantina yüzünden terk ettiği yerleri görecekler. Birkaç ay önce hepimizin hissettikleriyle birebir aynı şeyler.
Dizinin hayranları sizin dizideki tarzınıza kesinlikle bayılıyor. Dizi boyunca kendi moda anlayışınızı yansıtabildiniz mi?
AR: Evet, hepimiz kesinlikle yansıtabildik. Bence karakterlerimizin moda anlayışları da gerçekten bizimkilere dayanıyor. Giyim mağazalarına gidip elbiseler seçip ‘Bunu şununla giysem güzel olur’, ‘Bu harika görünüyor!’ ‘Tanrım! Müthiş aksesuar’ deyip duruyorduk.
RV: Karakterlerin giydiği kıyafetler, halihazırda bizim zaten giydiğimiz kıyafetlerin zenginleştirilmiş bir tür versiyonları gibi. Hepimiz az çok karakterlerimizin giydiği şekilde giyiniyoruz.
AR: Ama alışverişe gitmek için daha fazla paramız ve zamanımız olsaydı ve daha fazla çaba gösterebilseydik keşke.
İlk sezon için genç kadınlar internet ortamında size çok fazla sevgi gösterisinde bulundu. Hayranlarınızdan yürek ısıtan mesajlar aldınız mı?
RV: Ah evet. Hem de çok fazla. Hatta sizin sayenizde kaykay yapmaya başladım diye mesaj atan insanlar bile oldu.
AR: Özellikle de hep birlikteyken, gösterilen sevgi de muazzam boyutlarda.
RV: Ben Catherine Hardwicke’in Lords of Dogtown isimli filmini izledikten sonra kaykay olayına merak sardım. Filmi izlediğimde ne kadar da havalı diye düşündüm. Emile Hirsch’in karakterine hayran oldum ve resmen ona karşı bir takıntım oluştu. O yüzden insanların bize gelip Betty’de bizi gördükleri için kaykaya başladıklarını söylemeleri çok çılgınca.
AR: Ben büyürken kaykay konusundaki rol modelim Rocket Power’daki Reggie karakteriydi. Reggie mor saçları olan bir çizgi film karakteriydi. Kaykay yaptığını bildiğim tek kız oydu. X Games’i ne zaman izlesem içimden ‘Çok havalılar ama ben oraya ait olduğumu pek sanmıyorum’ diye geçirirdim. Kaykay yapma fikrini her zaman çok sevmişimdir. Nina (Moran) ile tanıştığımda 18 yaşındaydım. Bana ‘Söylesene, kaykay yapmak ister misin?’ diye sordu. Sonra bir kaykay tahtası getirdi. Bunu yaptığı için ona sonsuza kadar minnettar olacağım. Benim kaykay yapmaya başlamak için yeterince özgüvenim yoktu ama bana güvendi.
AR: Beni Betty’de yer almak için motive eden ve hâlâ etmeye devam eden bir diğer önemli şey de, başkaları için, büyürken benim sahip olmadığım rol model olabilmekti. Sezon boyunca bir kız çocuğuyla çekim yaptık. Ya 10 ya da 13 yaşlarında bir kız. Bana, kaykay dünyasında benim gibi görünen ya da benzer saç modeline sahip olan çok fazla insan görmediğini söyledi. Çok güzel ve kocaman Afro saçları vardı. Bu küçük siyah kızın böylesi genç bir yaşta kendisine bu kadar güven duyması ve iç gözlem yeteneğinin bu kadar fazla olabilmesi beni çok mutlu ediyor. Tekrar duygulandım. Daha sonra annesi yanıma geldi ve ‘Kızım seninle tanıştığı için çok mutluyum. Kaykay yapan bir rol modele sahip olma olması gerçekten harika’ dedi. Küçük kız benimle fotoğraf çektirmek istedi. Ona ‘Elbette çekilebiliriz’ dedim ama sonra gitmek zorunda olduğumu belirterek arkamı döndüğüm anda kız hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. O anda gerçekten çok duygulandım.
Çekim yaparken en zorlandığınız kısımlar nelerdi?
RV: Aman tanrım! Ajani ile birlikte, karakterimin rahatsız olması gereken kıyafetleri giymek zorunda kaldığımız tüm bölümlerden nefret ettim. Çünkü tam da o hafta zaten regl dönemimdeydim ve kendimi her zamanki gibi iyi hissetmiyordum. Karakterim kendini gerçekten rahatsız hissettiği zaman öyle dar kıyafetler giymek benim için çok zor oldu.
AR: Indigo’nun erkeklerle kurduğu etkileşimin tamamı iğrenç ve erkeklerin onu küçümsediğini görebilirsiniz. Bu tür durumlarda bu erkeklerin kadınlara saygı duymadığını anlayabiliyorsunuz. Bu kadın düşmanı bir tavır. Bu sahnelerin tamamı geçmişte yaşadığım bazı travmaları tekrar ortaya çıkardı. Sadece romantik ilişkilerden de bahsetmiyorum. Sokakta yürürken hiç tanımadığınız insanlarla girmek zorunda kaldığınız etkileşimler de buna dahil. Herhangi bir insanla bu şekilde konuşma cüretini nereden buluyorlar anlamak mümkün değil diye düşünmeden edemiyor insan.
HBO ile çalışmak nasıldı?
AR: Harikuladeydi ama bir o kadar da farklı ve yoğundu. Çünkü geçmişte bizim birlikte çalışma deneyimimiz, HBO ile olan deneyime kıyasla çok daha rahat temellere dayanıyordu. Sonuçta HBO’dan bahsediyoruz. O yüzden işimizi bir üst seviyeye taşımak zorunda olduğumuzu biliyorduk. Skate Kitchen bağımsız bir filmdi. Dürüst olmak gerekirse o zaman sadece küçük bir arkadaş grubuyduk.
Yeni sezonun yayınlanması size nasıl hissettiriyor?
AR: Çok korkutucu!
RV: Bu dizi aslında akranlarımız için; kız çocukları ve bize benzeyen insanlar için yapılmış bir dizi. Yani, gerçekten önemli olan tek şey bu. Diğer insanlar ne derse desin önemi yok. Bu herkes için yapılmış bir dizi değil.
AR: Bu diziyi çok belirli bir hedef kitle için yaptık. Bizim gibi insanlar için. Yeterince temsil edilmeyen ya da yanlış temsil edilen insanlar için yaptık.
RV: Bence herkes bu dizide kendisiyle bağlantı kuracak bir şey bulabilir tabii ama bizim asıl odaklandığımız kitle kendi akranlarımız.
Crystal’la birlikte çalışmak nasıldı?
RV: Ailemden biri gibi adeta. Onu çok uzun zamandır tanıyoruz. Onunla birlikte yaşıyoruz. Birbirimize çok yakınız. Sürekli iş birliği halindeyiz. O kadar yakınız ki bu bazen tartışmamıza neden oluyor. Birbirimize ‘O repliği söylemek istemiyorum’ ya da ‘Bunu neden söylemiyoruz ki?’ gibi cümleler kurabiliyoruz. O da bize ‘Yönetmen benim’ diyebiliyor. Herkes birbirine saygı duyuyor, bu çok açık. Ama böyle şakalaşmalar da çok eğlenceli oluyor.
Genel olarak Crystal başkalarının söylemek istediği şeylere ve yorumlarına çok açık bir insan. Her zaman fikirlerimizi dinliyor ve bize belli konular hakkında ne düşündüğümüzü soruyor.
AR: Her konuda çok destek olan biri. Yanlış şekilde temsil edilen ve resmedilen insan gruplarının hikâyelerini anlatan sıradan bir beyaz yapımcı-yönetmen değil. Bu dizide biz kendi hikâyelerimizi kendimiz anlatıyoruz. Bence Betty’nin bu kadar gerçekçi ve özgün olma noktasında bu kadar başarılı olmasının temel sebebi de bu. Crystal sürekli bizimle iş birliği halinde.
Dizinin genelini düşündüğünüzde, sizin öne çıkan bir şey, hoş bir anınız var mı?
AR: Benim karakterimin iplerin üzerinde olduğu bir sahne vardı. Havada asılıydım. O sahne eğlenceliydi.
RV: Açılış sahnesinde sokakta birlikte kaykay yapıyorduk. Çok keyifli bir deneyimdi çünkü Soho’daki koca bir caddeyi kapatmışlardı. Etrafımızda çok güzel bir ortam oluşmuştu. Bowery’i görebiliyorduk. İçimden ne kadar da müthiş bir ortam olduğunu geçirip durdum. ‘Vay be! Gerçekten de şehrin göbeğinde bunu yapıyoruz. Bunu tekrar yapabilir miyiz bilmiyorum.’ diye düşündüm. En önemli anlardan biriydi.
Kaynak: beIN CONNECT
Röportaj: Nurcan Karaçam