Dr. Banu Taşkın ile Dünden Bugüne Güzellik Kavramı

 

Güzellik nedir? 30 yıl öncesine gidelim mesela, güzellik neydi? Şimdi nasıl algılanıyor?

Güzellik bir canlının, nesnenin, hatta soyut bir kavramın bakan kişide beğeni, hoşlanma ve haz uyandıran niteliği olarak tariflenir.  İnsan güzelliği zerafet, cazibe, ahlak gibi ‘iç güzellik’ ile gençlik, cilt yapısı, beden özellikleri, ortalamaya yakınlık gibi “dış güzelliğin” birleşimiyle oluşur. Biz bugün burada ‘güzellik’ dediğimizde daha çok bu ikinci kısımdan bahsediyor olacağız. Tanımlarken bile ne kadar zorlanıyoruz. Görüldüğü üzere güzellik oldukça karışık bir konu. 

Toplumsal güzellik anlayışı ise toplumdaki kişilerin nasıl daha güzel ve çekici bulunması ile ilgilidir ve bu anlayış kültüre ve zamana göre değişiklik gösterir. Her kültürün ve her dönemin kendine ait bir ‘güzellik modası olmuştur. Bu yaşadığımız dönemin de kendine göre güzellik kriterleri var. Ancak son yıllarda ‘güzellik’ anlamında dönemin beklentilerinin kişiler üzerinde büyük bir istek ve beraberinde büyük bir baskı yarattığını gözlüyoruz.  

Binlerce yıl öncesinden kalan tanrı heykelciklerine baktığımızda göbekli, iri memeli ve geniş kalçalı bir kadın figürü vardı. Kadın doğurganlık ve bereketi simgeliyordu. Rönesans döneminde de cılız olmayan, daha yuvarlak hatlı ve beyaz tenli kadınlar makbuldü. Çünkü sarayda daha hareketsiz oturan, güneşte yanmamış, kadınlar için bu görüntü aynı zamanda bir statü sembolüydü. 1900’lerden itibaren daha ‘ince kadın’ figürü ön plana çıkmaya başladı.  Son yıllarda ise ‘ince’ ama kalçalı ve büyük göğüslü olmak makbul. Yüzde ise farklı dönemlerde ince veya kalın kaş modası oldu. Son yıllarda beyazlık yerine bronzluk kabul gördü. Yeri gelmişken küçük bir parantez açarak bu solaryum veya güneşlenme ile elde edilen bronzlaşmanın cilt yaşlanmasını arttırdığını vurgulamak isterim.  

Cilt güzelliği, cildin pürüzsüz olması her dönem için sağlık, güzellik göstergesiydi.  Eski dönemlerde kozmetik sektörü olmadığı için doğal malzemelerden elde edilen bakım ürünleri hazırlanırdı. Son 30 yıldır ise hem estetik operasyonların, hem de dolgu, botoks, cilt aşıları, lazerler gibi uygulamaların kullanıma girmesiyle estetik görüntüdeki değişimler ivme kazandı. Bu araçların kullanımı, değişimin daha hızlı ve pratik elde edilebilmesi trendleri, değişim sıklığını ve beklentileri etkilemeye başladı.

Herkes mutlaka estetik olmalı mı? Biz hep sokaklarda birbirine benzeyen kadınlar görüyoruz. Estetik konusunda bu noktaya nasıl geldik?

   

Elbette ki estetik işlemler yaptırmak zorunluk değildir. Zorunluluk hissedilmesi veya böyle bir refleksle işlem yaptırılması da doğru değildir. Bazı kişiler toplumdaki güzellik algısına hitap etmek için, kabul ve beğeni görmek için bu uygulamaları yaptırmak istiyorlar. Ne yazık ki işlemlerin bir kısmı ani kararlarla, populist akımlara kapılarak yapılıyor. Doğru planlama ve doğru ürün seçiminin yapılamadığı uygulama sayısının arttığını görüyoruz. Bunun sonucunda da birbirine benzer sonuçlar ortaya çıkıyor. Buradan estetik yapmak kötüdür gibi bir sonucu da çıkarmamak lazım. Sağlıklı ve yaşının iyisi görünmek de kişinin hakkıdır.   

Bizim medikal estetik işlemler yapan doktorlar olarak görevimiz teknoloji ve bilimi hasta ile en uygun ve doğru şekilde buluşturmaktır. Bunu yaparken kişinin en iyi versiyonunu sağlamayı amaçlarız. Bu tedaviler hedefe yönelik ve kişiye özgü planlanırsa başkalarına benzer görüntü oluşmaz. 

Sosyal medya güzellik takıntısını tetikliyor mu? 

Sosyal medya platformları beden algısında önemli bir etkiye sahip. Araştırmalar sosyal medyada filtrelerle iyileştirilmiş mükemmel yüz ve vücutları görmenin beden algı bozukluğu ve özgüven kaybına yol açabileceğini işaret ediyor. Bu durumdan en çok gençlerin etkilendiğini görüyoruz. Ne yazık ki 10-12 yaşındaki çocuklar dahi bu maruziyete sahipler.  

Bu platformlarda ünlülerinin ve çekici olarak algılanan, özenilen kişilerin ‘sahnelenmiş’ ve çeşitli ‘filtrelerle’ düzenlenmiş görselleriyle gerçekçi olmayan bir güzellik anlayışı vurgulanıyor. Bu ulaşılması zor standartlar kişide yetersizlik duygusu yaratıyor ve kişinin görüntüsünü değiştirme arzusu tetikleniyor.  

İyi bir cilt bakımı nasıl olmalı? 

Cildimizin 3 temel ihitiyacı bulunur: İyi bir temizlik, uygun nemlendirme ve güneşten korunma. 

Temizlik tercihen sabah akşam cilt ph’sına uygun bir içerikle yapılmalı. Yağlı-gözenekli ciltlerde veya yoğun makyaj kullanımında iki aşamalı temizlik öneriyoruz. Bu cilt tipine sahip kişiler salisilik asit vb. beta hidroksi asit içerikli temzileyiciler kullanabilirler. Kuru veya kızarmaya meyilli ciltlerde ise daha hassas içerikler tercih edilmeli. Yine böyle ciltlerde sabahları sadece su ile yıkama da yapılabilir.  

Nemlendirmede de kuru ciltlerde daha yoğun, nemi deride tutan içerikler tercih edilmeli. Doğru bilinen yanlışlardan biri de yağlı ve akneye meyilli ciltlerde nemlendirici gerekli olmadığıdır. Bu tür cilt tiplerinde yağsız, komedon yapmayan, jel formunda ince ürünler tercih edilmelidir. Yine makyaj malzemesi kullanılacaksa az önce saydığım özelliklerin aranması uygun olur. 

Güneşten koruyucu kullanımı da günlük rutine eklenmesi gereken önemli bir basamaktır. Kişinin antiaging olarak tek bir şey yapma şansı olsa öncelikli tercihimiz güneşten koruyucu kullanımı olur. Koruycuların etkisini gösterebilmesi için gün içinde tekrar edilmesi gerektiğini ve kullanımın kış mevsiminde de devam etmesi gerektiğini hatırlatmak isterim. 

Bu temel bakımın dışında retinol, c vitamini, niacinamid, azelaik asit, arbutin gibi pek çok içerik mevcut. Ben bu içerikleri sıklıkla serum şeklinde hastanın rutinine eklemeyi tercih ediyorm. Uygun ürünlerin düzenli kullanımı gerçekte de fark yaratıyor. Bunları kişinin yaşına, cilt yapısına ve özelliklerine göre günlük bakıma ekliyoruz. 

Her kadının ortak sorunu olan cilt yaşlanmasını önlemek için hangi önerileri verebilirsiniz?

                                                   

Vücut bir bütün ve derimiz de bu bütünün önemli bir parçası. Vücuttaki her hadise cildimizi de etkiliyor. Bu sebeple güzel ve parlak bir cilt için sağlıklı beslenme, varsa kronik hastalıkların takibi, stres yönetimi, iyi uyumak ve spor yapmak çok kıymetli. Özellikle sigara kullanımı diğer risklerinin yanında deri kalitesini de kötü etkiliyor. Sürekli kilo alıp vermek deri esnekliğini etkiliyor. Karbonhidrattan zengin beslenme kolajen yıkımını arttırıyor. Sonuçta benim öncelikli önerim yaşam şeklini düzenleme, sağlıklı beslenme ve varsa sigara kullanımının bırakılması oluyor.  

Bunların yanında bizler de kliniklerde yaptığımız bazı medikal işlemlerle sağlıklı yaş almaya katkıda bulunabiliyoruz. 

Genç yaşlarda, örneğin 20’ler ve 30’ların erken döneminde cilt zaten çok taze ve güzel. Genetik bir eğilimle gelen bir sıkıntı yoksa(geride/küçük çene, asitmetriler vb.) işimiz çok zor değil. Aralıklı olarak yaptığımız mikroiğneleme (dermapen), iğneli radrofrekans (altın iğne), mezoterapi (cilt aşıları), ve kimyasal peelingler ile cildi destekliyoruz. Akne eğilimi varsa bunlara eklediğimiz medikal cilt bakımı, karbon peeling gibi işlemlerle gözeneklerin küçülmesi ve cildin daha parlak görünmesini sağlayabiliriz. Mimik yaparken derinleşen çizgiler, kuru veya ince cilt yapısına sahip hastalarımıza önleyici botox enjeksiyonlarına da başlayabiliyoruz. Yüzde hacim kayıplarını küçük dolgu enjeksiyonları ile destekleyip,  deri kalitesini arttırmak için de lazer ve ışık sistemlerinden faydalanabiliyoruz. Aslında bu tedaviler ‘prejuvenasyon’ yani ‘önleyici gençleşme’ olarak adlandırılıyor. Pre-jüvenasyon önleme ve gençleştirme kelimelerinin birleşiminden oluşan bir terminoloji. Burada amacımız daha hasar oluşmadan veya hasar az iken müdahale etmek.. 

Daha ileri yaşlara, 40’lı 50’li yaşlara baktığımızda hastalarda yavaş yavaş bazı bulgular oturmuş oluyor. Çizgiler ve esneklik kaybı belirginleşmeye başlıyor. Cilt yaşlanması veya derideki yaralanmaların nasıl oluştuğunu incelediğimizde pek çok farklı mekanizmanın bir araya geldiğini görüyoruz. İşte bu sebeple rejüvenasyonda daha iyi sonuçlar elde etmek  bu yaşlanma mekaznimalarının hepsine hitap etmek adına farklı enerjileri ve farklı yöntemleri birlikte kullanıyoruz. Burada sıklıkla enerji bazı cihazlarla, enjeksiyon yöntemlerini kombine kullanımının başarıyı arttırdığını söyleyebilirim. Öncelikli hedefimiz deri kalitesini arttırmak oluyor. Hastanın yüz tipi, deri rengi, yaşı, elastikiyet kaybının derecesine göre fokuslu ultrason, lazerle cilt yenileme, iğneli radyofrekans (altın iğne), geniş bant ışık (broad band light, BBL) gibi cihazlar kullanabiliyoruz. Mimik kaslarını etkileyerek botoks ile çizgilerde hafifleme elde edip, hacim kayıplarını dolgu enjeksiyonu ile yeniden şekillendirebiliyoruz. Farklı içerikli mezoterapiler (gençlik aşıları ile) ile veya kolajen arttırıcı farklı uygulamlar ile cilt yapısını destekleyebiliyoruz. Bu yöntemlerle yeterli iyilik hali sağlanamadığında cerrahi yöntemler de iyi bir seçenek olabiliyor.   

Esas olan başkasını taklit etmek veya dayatılan güzellik algısına ulaşmaya çalışmak değil, kişinin kendinden memnun ve mutlu olduğu, kişiye uygun planlamaların yapıldığı ve doğal ifadenin bozulmadığı sonuçlara ulaşmaktır. 

No Comments Yet

Leave a Reply

Your email address will not be published.